SAHTE REJİMİN SAHTELİKLERİ
İnsanlık tarihinin belli bir evresinden itibaren taklitçilik, sahtecilik geliştirildi. Sahte ve taklit gerçek olmayan ama gerçeğe benzeyen şekil olarak gerçeği andıran ama öz ve işlevsel olarak rolünü oynamayandır ! Bu durum ticari ürünler, metalar içi geçerli olduğu gibi siyasi rejimler içinde geçerli olabiliyor. Örneğin; Saddam rejimi, Kadaffi yönetimi, Suriye despotizmi sahte cumhuriyet, SSCB ve Bulgaristan, Romanya , Çekoslovakya v.b. gibi ülkelerde geçmişte uygulanan rejimler sahte sosyalizm, Türk egemenlik rejimi sahte demokrasidir.

Evet, Türk egemenlik rejimi için sahte sahte demokrasi tanımı kullanmak abartılı bir yaklaşım olmayacaktır. Mevcut rejim daha Osmanlının karnında embriyon halindeyken başlar, günümüze kadar sürer. Mevcut rejim kendisi sahte olmakta kalmaz çeşitli konularda sahtecilik üretmede uzmandır.
Gerçek komünistlerin 1920’lerde Karadeniz’de boğdurulup faşistlerden sahte komünist partisi kurdurtulması, gerçek Müslümanların tasfiye edilip bu alanın Erbakan, Gülen, Erdoğan… gibilerine teslim edilmesi, Kürt halkının evlatlarına ve temsilcilerine kirli savaşın dayatılarak K. Burkay, İ. Güçlü gibi sahte Kürt lidercikler türetilmesi gibi örnekler rejimin siyasal sahteciliklerindendir.
Rejimin ilk kadrolarını belirlendiği ‘’komünizm lazımsa biz getireceğiz’’ türü politikası ‘İslamcılık, Kürtçülük lazımsa biz yapacağız’’ biçiminde devam etmektedir.'
Gözaltına alınanlar bilirler, İşkencenin bir seansında ‘’ yapmayın, etmeyin, yazıktır’’ diyen bir polis diğer seansta kendisi işkence yapar. Bu kez daha önce işkence yapan ‘’ yapmayım, etmeyin ‘’ der. Yani roller değişmiştir. Türkiye’de oynanan da böyle bir oyun ve bu oyunda rol paylaşımıdır. Oynanan demokrasicilik oyunudur. Herkese rol verilmiştir. Herkes rolünü oynuyor.
CHP, DSP’ye sosyal demokratlık rolü, İ.P ’ye solculuk , ANAP , DYP’ye liberallik F.P’ ye , AKP’ye dincilik rolü verilmiştir. Ama hepsi mevcut sahte demokrasiye hizmet için rolünü oynar. Tümü aynı ideolojiden (Resmi İdeoloji) beslenir. Tümü Türk – İslam sentezinden gıdasını alır, Türk Tarih Tezi gibi saçma bir tezi gerçekmiş gibi sunar. Örneğin; Kerkük’ün konumuyla ilgili herhangibirinin farklı politikası var mıdır? Kürt Özgürlük Hareketine bakışı değişik olan var mıdır? P.K.K lideri Öcalan’ın tecritine ilişkin farklı bir görüşü olan var mıdır? Peki bunlar nasıl farklı partilerdir?
Rolleri belirleyen rejimin ihtiyaçlarıdır. Rejim, en hızlı anti – Siyonist geçinen Erbakan’a Türk – İsrail güvenlik anlaşmasını imzalattırdı. ‘’ Asalım, keselim’’ edebiyatı , yapan Bahçeli’ye Öcalan’ın idam edilmemesini saplayan morotoryuma imza attırdı. 1990 – 1994 arası faili meçhul, köy boşaltmaları v.s. SHP iktidarına onaylattırdı.
Zaten bütün partilerin anası CHP değil midir? Tüm partiler CHP’nin içinden çıkmamış mıdır? D.P. CHP’den çıkmış, AP, DYP, DP’nin devamı; MSP, MHP, AP’den çıkmıştır. Şimdiki AKP’de AP’den doğan FP’nin içinden doğmuştur.Tümü aynı ananın sütünü emmiş ve büyümüşlerdir.
Bu partiler birbirlerinin benzeri ve aynı noktaya hizmet ediyorlarsa peki aralarında neden kavga var, neden kavga ediyorlar diye sorulabilir? Yanıtı açık ve nettir. Kavga rant kavgası, paylaşım kavgasıdır. Aralarındaki mücadele ‘’senin çevren yerine, benim çevrem, akrabam yesin’’ mücadelesidir. Rejim sorunu üzerinden kavga ediyorlarmış gibi görünen ve görüntüde ‘’ laiklik türban’’ kavgasına tutuşan AKP ve CHP’nin kavgası da rant kavgasıdır. Laiklik ve Türban işin şeklidir.
Rant alanının dışında kalan yönetim işiyle daha ‘’derindekiler’’ ilgilenmektedirler. Bütün partilerin manifestosunu M.G.K belirler. Bu manifestonun dışına çıkanlar, kabullenmeyenler kaba baskılarla susturulmazlarsa temelli kapatılırlar. HEP,DEP,HADEP, DEHAP, DTP ile üye ve yöneticilerine uygulanan insanlık dışı uygulamalar nedenden değil midir? ‘’Kürt yoktur’’ ‘’ hakları hiç yoktur’’ deseler başlarına bunlar hiç gelir miydi?
Demokrasinin gelişkin olduğu ülkelerde var olan demokratik kurumlar kâğıt üzerinde Türkiye ‘de var. Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Sayıştay , Danıştay , Mahkemeler Sandık Seçim Parlamento v.s. Ancak bunların tümünün üzerinde MGK var. Türkiye ‘de hala (AKP’nin itirazlarına rağmen) MGK’nın belirlediği politikalar çerçevesinde, resmi ideolojinin ihtiyaçları doğrultusunda yönetilir. Hangi parti iktidar da olursa olsun bu gerçek değişmiyor. MGK’nın değişmeyen ilkesi ise ‘’Tek dil,tek din, tek ulus’’ sloganıyla başından itibaren belirlenmiştir.
Tarihte gerçekleşen bütün isyanların nedeni bu resmi ideolojidir. Katliamların sürgünlerin nedeni bu ideolojiye karşı çıkıştır. Kürt coğrafyasının talan edilmesinin , tarihinden, köklerinden, kültüründen koparılmak istenmesinin nedeni budur. Son PKK isyanın nedeni bu ideolojiye isyandır.
Yine konumuza dönersek; demokratik kurumları kâğıt üzerinde yazılı olup işletmeyen oligarşik rejimler, demokratik kurumlara sahip olmayan, her türlü anti demokratizmi perdelemeye ihtiyaç duymadan uygulayan açık despotik rejimlerde en az aynı oranda insanlık dışıdırlar. Hatta bazen birinciler ikincilerden daha tehlikeli olabiliyor. Çünkü demokratik kurumları insanlık dışı uygulamaları makyajlamak için kullanılan rejimlerin teşhiri ve bu arada geriletilmesi daha zordur ve uzun zaman demokratik kamuoyunu oyalama yeteneğine sahiptirler.
Unutulmamalıdır! Bu coğrafya’ da nice imparatorluklar, kültürler hatta ait yapısı daha güçlü egemenlikler geldi , geçti. Bu coğrafya hiç birine yar olmadı. Coğrafyamız nice kültürleri yuttu, ama bölgemizin en kadim halkı olan Kürtler ve zengin kültürü kaybolmadı/kaybedilemedi.
Son söz; her şeyin gerçeği sahtesinden daha iyidir. Sahte baldan, sahte doktordan, sahte politikacından, sahte demokrasiden , sahte solcudan, sahte dinciden, sahte kürtten ve sahte Türk’ten kaçınınız ! Bilmeyenlere duyrulur.
KEMAL OKUTAN
KEMAL OKUTAN
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder