
ÇİFTE STANDART
Çifte standart
uygulamaları egemen rejimin genel politikalarının en önemlilerinden biridir. Bu
politikanın en çok pratikleştiği alan ise
‘’Dış Türklerin’’ yaşadıkları bölgelerdir. Hangi hükümet gelirse gelsin
bu durum değişmez .’’Dış Türklere’’ sahip çıkma içerde şovenizmi geliştirme ,
ırkçılığı yayma aracı olarak da kullanılır. Bu politikanın zihinsel arka
planında faşist ideolojinin en temel felsefesi olan ‘’Turan’’ fikri yatar.
İktidara egemen olan tüm grupların, egemen bürokrasinin tümünün hayali bir gün
tüm Türkleri aynı sınırlar içinde ve aynı bayrak altında toplamaktır. Hayal da
olsa resmi ideolojiyi savunan herkesin kafasının bir yerinde bu hayal yatar.
Türk siyasal
partilerinin tümü faşizan eğilime sahip oldukları için çifte standardı
uygulamaktan kaçınmazlar, çekinmezler. İçerdeki sorunlara emsal teşkil
etmesinden de gocunmazlar. Örnek uygulamalar çok çarpıcı derslerle doludur.
Cumhurbaşkanı, Başbakan Avrupa ülkelerine yaptıkları gezilerde orada yaşayan
Türkleri toplar ‘’asimilasyona uğramayın, kimliğinizi kaybetmeyin’’ derler.
Bunu diyenler Kürtler söz konusu olduğunda kimliklerini unutmaları için her
türlü şiddeti uygulamaktan kaçınmazlar. Yunanistan’da, Bulgaristan’da yaşayan
Türklerin demokratik halkları konusunda nerdeyse o ülkelerle savaşı göze
alırlar, Kürtlerin haklarını vermemek için her türlü baskıyı uygularlar.
Kıbrıs’ta yaşayan birkaç yüzbin Türk için federasyonu az bulup bağımsızlık
isterler, Kürtlere de kendi ana dillerinde eğitim hakları vermezler. v.s v.s.
Erdoğan Çin’e yaptığı geziye SİNCAN - UYGUR özerk bölgesinden başladı. Bu bölge özerk bir bölge. Bazı sorunları olsa da bölgenin parlamentosu var, Türkçe ve Uygurca eğitim yapılır, demokratik hakların büyük bir bölümü uygulanır. Ama Erdoğan Çin’le yaşanan sorunlarının çözümü için çaba sarf ediyor, ÇİN nezdinde gündeme getiriyor. Oh ne güzel! Dışarıda özerklik yanlısı, Türkiye’de Özerklik karşıtı! İşte size çifte standart.
Dedik ya
Türkiye’deki düzen partilerinin tümü faşizan eğilimler taşırlar. Ama CHP Türk tipi
faşizmin kurucusu, resmi ideolojinin mucidi, haksız, hukuksuz, adaletsiz,
eşitlik ve özgürlük düşmanı rejimin sahibidir. Türkiye’deki rejimin sahibi olan
tüm partiler faşist ya da faşizan eğilimde olmalarına rağmen, faşist olmayı
kimse üzerine alınmaz. Maşallah hepsi demokrat, hepsi özgürlükçü geçinirler. CHP
ise üzerine hiç alınmaz . Egemen rejim onu sosyal demokrat gösteriyor ki gerçek
sol seçenek oluşmasın. CHP sol seçeneğin önüne engel olarak dikiliyor.
4+4+4 diye
formüle edilen eğitim tasarısı Milli Eğitim komisyonunda görüşülürken CHP’liler
‘’Kahrolsun Faşizm’’ sloganı atıyorlardı. Ben buna çok güldüm. Yahu bu CHP
faşizmi Türkiye’ye ithal eden parti değil mi? Türk tipi faşizmin yaratıcısı
değil midir? Rolünü çok iyi oynuyor CHP.
Şe(y)hzade
Bülent Arınç, her konuda yorum yapan biri, askerlerle ilgili ne dedi biliyor
musunuz? ‘’Türk askerinin gittiği her yerde huzur var’’ dedi. Bildiğimiz
kadarıyla rejimin kuruluşundan bu yana ekonomik, sosyal, siyasal hatta kültürel
yani her alanda asker var. Türkiye’yi onlar şekillendiriyor, bazen darbe
yapıyor, bazen de aba altından sopa gösteriyorlar, Velhasıl, Türkiye’nin her
yerinde ve her şeyinde varlar. Peki, bu Türkiye’de neden huzur yok? Hani Türk
askerinin olduğu yerde huzur vardı? Yine Dünyanın birçok ülkesinde Türk askeri
var, Irak’ta, Afganistan’da. Ama oralarda da huzur yok, kan gövdeyi götürüyor.
Okur- yazar olmasaydım ben de ‘’askerin olduğu her yerde huzur var’’ sözüne
inanacaktım.
‘’Zalim ile
kurbanı aynı kefeye koyanlar şiddete zemin hazırlarlar’’
Yukarıdaki cümle başbakana ait.
Roboski’ de zalimler tetiği çekerek 34 masum kürdü katledenlerdir. Kurbanlar
ise 34 Kürt vatandaştır. Erdoğan bırakalım Roboski’deki zalim ile kurbanı aynı
kefeye koymayı, zalimi savunuyor, kurbanların hakları için hiçbir adım atmıyor.
Söz doğru, icraat yanlış, uygulanmadıkça yani; Roboski’ye adalet uğramadıkça
sözün hiçbir anlamı yoktur. Zaten Erdoğan da bu cümleyi Suriye’nin dostları
toplantısında Esat rejimi için kullandı. Bende aldım, Roboski için mi söyledi
acaba diye düşündüm. Bence Erdoğan dışarıda adaletli, içerde adaletsiz. Ya sizce
nasıldır?
Ergenekon,
Balyoz, 28 Şubat v.s. operasyonlarının sonucu gözaltına alınan subayların
tansiyonu yükseliyor, kalpleri tekliyor, askeri hastanelere kaldırılıyorlar.
Benim 20 yılı aşkın cezaevinde yatan ama bir gün bile hastaneye gitmeyen
arkadaşlarım var. Hani askere gidenler bilirler; eğitimlerde ‘’ asker ölmez,
asker hastalanmaz’’ derlerdi. Meğer Türk askeri dışarda değil, gözaltındayken
hastalanıyormuş!
Erdoğan
futbol federasyonun kongresinde konuştu ‘’Babam bana oku da kendine iyi bir iş
bul dedi, ben yırtık ayakkabılarımla futbol oynadım. Babam haklı çıktı’’,
Erdoğan da futbolu bıraktı, kendisine başbakanlık gibi iyi bir iş buldu. Sahi
Erdoğan’a bu ‘’iyi işi’’ kim buldu? Yoksa AKP’yi kurmadan önce ‘’iyi bir iş’’
bulmak için mi ABD’ye gitti? Ona bu işi ABD’liler mi buldu? Siz bu soruya ne
cevap verirsiniz.
Peki
Deniz Baykal’ı ''iş''ten kovmak için komplo düzenleyerek ''iş''ten atanlar, onun yerine
Kılıçdaroğlu’nu ''iş''e yerleştirenler kim? Erdoğan’a ‘’iş’’ bulanlarla
Kılıçdaroğlu’nu ''iş''e alanlar aynı kişiler m? Aynı odaklar mı? Ne dersiniz?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder