4 Ekim 2012 Perşembe

MAKALE


AKP KONGRESİ VE İMRALI  - OSLO GÖRÜŞMELERİ ÜZERİNE

                Eğer ben bir gazetenin manşetlerini belirleyen konumda olsaydım AKP Kongresiyle ilgili atacağım manşet ‘’DAĞ FARE DOĞURDU’’  y a da ‘’ AKP’NİN ŞARK CEPHESİNDE YENİ BİR ŞEY YOK’’ olurdu. Haberin alt başlığını da ‘’ Erdoğan eski Erdoğan, AKP eski AKP’’ biçimde belirlerdim.
                AKP Kongresini Müslüm Gürses konserinden ayıran tek şey kimsenin ellerine, bileklerine jilet atmamasıydı. Erdoğan’ın bol bol şov yaptığı konuşmasında ne demokratikleşme vurgusu, ne AB normları, ne de Kürt Sorununa çözüm perspektifi vardı.  
                Kürt Sorununun önemli ölçüde çözüldüğünü söylerken, verdiği örnekler ekonomik yatırımlar, yapılan yollar ve havaalanlarıydı. Sorunun ekonomik değil, siyasi olduğunu  artık uzaylılar bile biliyor. Ama Başbakan hala sorunu çarpıtmakla, ismini doğru koymamakla uğraşıyor. Başbakan’a bu konuda söylenecek tek söz şudur: Sayın Başbakan Kürt Coğrafyasında bütün evleri altından yapsanız, bütün yollara asfalt yerine altın döşeseniz dahi bu sorun çözül(e)mez. Aslında Kürt sorununun ekonomik olduğunu söylemek, Kürtleri aşağılamaktır. ‘’Sizi para - pul ile yola getiririm’’ demektir. Yapılan asfalt yolların, havaalanlarının ise askeri operasyonları kolaylaştırmak için olduğunu bilmek için kahin olmaya gerek yoktur.
             
   Bir çok insan gibi ben de kongrede Başbakanın bir – iki gün önce ‘’İmralı ve Oslo görüşmelerine başlanabilir’’ görüşünün ağır basacağını düşündüm. Görüşmelerin yol haritasının açıklanacağını bekledik. Bu görüşmelerin nasıl yapılacağının, nelerin konuşulacağının ipuçlarının verileceğini zannettik. Ama Başbakan Tüm Türkiye’nin güleceği bir süreci   başlatmaktan bahsetmedi . tam tersine kongreye katılanların bir kısmını ağlattı. Erdoğan ne Oslo’dan, ne İmralı’dan bahsetti. Ama bolca Türklükten, Şehadetten, Osmanlıdan, Selçukludan, İslamiyetten, bahsederek Irkçı duyguları okşadı, Türk – İslam Sentezini güçlü şiirsel bir edayla vurguladı.  
                Başbakanın kongre konuşmasında Oslo – İmralı görüşmelerinden bahsetmemesi bu görüşmelerin olmayacağı anlamına gelmediğini düşünüyorum. Görüşmelere şöyle ya da böyle başlanacaktır. Bölgede yaşanan yoğun savaş, Kürt halkının demokratik taleplerine sahip çıkışı sürecin başlamasını zorunlu hale getirmiştir. Başbakanın kaçacağı yer kalmamıştır. Sorun kendini güçlü bir şekilde dayatmıştır. Bağıra – çağıra ‘’Beni çözün’’ diyor.
Aslında görüşmeler konusunda koşullar bugün daha elverişlidir. Yaşanan bu denli pratik ve deney var. PKK’nin defalarca ilan ettiği ateşkesler, Özal’la başlayan karşılıklı mektuplaşma ve çeşitli diyaloglar, üç ayrı barış grubunun PKK tarafından Türkiye’ye gönderilmesi  v.s.
                Bu çabaların tümü dersler çıkarılması açısından zengin bir pratiktir. Bir o kadar da benzer sorunları çözmek için yapılan uluslararası görüşme, protokol ve barış anlaşmaları var. Bu süreçlerin tümü sorunu çözmek için bizlere olumlu bir zemin sunuyor. Yani iyi niyetle yaklaşım gösterilirse bu kez sonuç alıcı olabilir. Yeter ki iktidar ‘’ Ben alt edeyim, oyalıyayım, zamana yayıp çürüteyim , ezeyim’’ demesin.
 Yine bu kez Kemalist – Irkçı unsurların varlığına rağmen karşı çıkacak olan CHP ‘de görüşmelere cepheden karşı çıkamaz CHP ile ortak bir zemin yakalanabilir. Kaldı ki CHP birkaç ay önce böyle bir öneride kendisi bulundu. Bu da önemli bir avantaj.
Tepki gösterecek bir başka kesim de Ordu. Bence Başbakan isterse onları da önemli ölçüde zaptu-rapt altına alabilir. Ordu çok fazla gürültü çıkarabilecek durumda değil. Alt düzeyde olup, savaş cephesinde PKK ile çatışan kesimler bu işin bir an önce hal olmasını isterler. Üst düzeydekiler de Erdoğan’ nın emrine girmiş durumdalar. Dolayısıyla Ordudan da fazla bir ses çıkmaz. Sorunun çözümü tamamen Erdoğan’ın samimi olup olmasından geçmesidir.
Bunlardan da önemlisi , geçen dönemde Oslo’da müzakere edilen önemli bir metin var. Bu metin içerik bakımından zengin, önerileri bakımından kapsayıcıdır. O metne bağlı kalınarak yol alınabilir. Müzakere edilmiş olan konular üzerinden yeniden görüşmeler yapılabilir.  Bu metin dikkate alınırsa yeni müzakerelere ışık tutabilir,
                İç koşullar kadar dış koşulların da uygun olduğunu düşünüyorum.
                Elbette bu sorunun AKP ve Erdoğan eliyle çözülmesini istemeyen güçler de var. Çünkü bu güçler sorunu çözen Erdoğan’ın dünyadaki barış yapan liderler arasında yer alacağını bilirler. Bu kesimler Erdoğan’ın böyle bir rol almasını istemezler. Ancak Erdoğan da sorunu çözmemekte direnerek bu kesimlerin ekmeğine yağ sürmüyor mu?  Burada Erdoğan’ın  karar vermesi gereken nokta şu: Dünyada barış yapmak isteyen lider mi olmak istiyor yoksa Ecevit, Çiller, Yılmaz ve Erbakan gibi  yok olup gitmek mi istiyor?
                Kim çakma bilim adamları, sahte güvenlik uzmanları artık Öcalan’ın PKK üzerinde etkisinin olmadığını iddia ediyorlar. Bunlar psikolojik savaşın maaşlı tetikçileridir. Ben de iddia ediyorum ; Öcalan’sız PKK’de  yaprak kımıldamaz. Hala Öcalan PKK üzerinde tam yetkili ve etkilidir. Sadece PKK üzerinde değil halk üzerinde de etkisi en büyük olan insandır. Kürt hareketine tam hakim olan sayın Öcalan’dır. Öcalan’sız görüme olmaz, olsa bile sonuç alıcı olmaz, Öcalan’sız barış gerçekleşmez. Bu böyle biline !
                Zaten BDP de, PKK de muhattap İmralı demiyor mu?

1 yorum: