Eğer
ben bir gazetenin manşetlerini belirleyen konumda olsaydım AKP Kongresiyle
ilgili atacağım manşet ‘’DAĞ FARE DOĞURDU’’
y a da ‘’ AKP’NİN ŞARK CEPHESİNDE YENİ BİR ŞEY YOK’’ olurdu. Haberin alt
başlığını da ‘’ Erdoğan eski Erdoğan, AKP eski AKP’’ biçimde belirlerdim.
AKP
Kongresini Müslüm Gürses konserinden ayıran tek şey kimsenin ellerine,
bileklerine jilet atmamasıydı. Erdoğan’ın bol bol şov yaptığı konuşmasında ne
demokratikleşme vurgusu, ne AB normları, ne de Kürt Sorununa çözüm perspektifi
vardı.
Kürt
Sorununun önemli ölçüde çözüldüğünü söylerken, verdiği örnekler ekonomik
yatırımlar, yapılan yollar ve havaalanlarıydı. Sorunun ekonomik değil, siyasi
olduğunu artık uzaylılar bile biliyor.
Ama Başbakan hala sorunu çarpıtmakla, ismini doğru koymamakla uğraşıyor.
Başbakan’a bu konuda söylenecek tek söz şudur: Sayın Başbakan Kürt
Coğrafyasında bütün evleri altından yapsanız, bütün yollara asfalt yerine altın
döşeseniz dahi bu sorun çözül(e)mez. Aslında Kürt sorununun ekonomik olduğunu
söylemek, Kürtleri aşağılamaktır. ‘’Sizi para - pul ile yola getiririm’’
demektir. Yapılan asfalt yolların, havaalanlarının ise askeri operasyonları
kolaylaştırmak için olduğunu bilmek için kahin olmaya gerek yoktur.
Başbakanın
kongre konuşmasında Oslo – İmralı görüşmelerinden bahsetmemesi bu görüşmelerin
olmayacağı anlamına gelmediğini düşünüyorum. Görüşmelere şöyle ya da böyle
başlanacaktır. Bölgede yaşanan yoğun savaş, Kürt halkının demokratik taleplerine
sahip çıkışı sürecin başlamasını zorunlu hale getirmiştir. Başbakanın kaçacağı
yer kalmamıştır. Sorun kendini güçlü bir şekilde dayatmıştır. Bağıra – çağıra ‘’Beni
çözün’’ diyor.
Aslında görüşmeler
konusunda koşullar bugün daha elverişlidir. Yaşanan bu denli pratik ve deney
var. PKK’nin defalarca ilan ettiği ateşkesler, Özal’la başlayan karşılıklı
mektuplaşma ve çeşitli diyaloglar, üç ayrı barış grubunun PKK tarafından
Türkiye’ye gönderilmesi v.s.
Bu
çabaların tümü dersler çıkarılması açısından zengin bir pratiktir. Bir o kadar
da benzer sorunları çözmek için yapılan uluslararası görüşme, protokol ve barış
anlaşmaları var. Bu süreçlerin tümü sorunu çözmek için bizlere olumlu bir zemin
sunuyor. Yani iyi niyetle yaklaşım gösterilirse bu kez sonuç alıcı olabilir.
Yeter ki iktidar ‘’ Ben alt edeyim, oyalıyayım, zamana yayıp çürüteyim , ezeyim’’
demesin.
Yine bu kez Kemalist – Irkçı unsurların
varlığına rağmen karşı çıkacak olan CHP ‘de görüşmelere cepheden karşı çıkamaz CHP
ile ortak bir zemin yakalanabilir. Kaldı ki CHP birkaç ay önce böyle bir
öneride kendisi bulundu. Bu da önemli bir avantaj.
Tepki gösterecek
bir başka kesim de Ordu. Bence Başbakan isterse onları da önemli ölçüde
zaptu-rapt altına alabilir. Ordu çok fazla gürültü çıkarabilecek durumda değil.
Alt düzeyde olup, savaş cephesinde PKK ile çatışan kesimler bu işin bir an önce
hal olmasını isterler. Üst düzeydekiler de Erdoğan’ nın emrine girmiş
durumdalar. Dolayısıyla Ordudan da fazla bir ses çıkmaz. Sorunun çözümü tamamen
Erdoğan’ın samimi olup olmasından geçmesidir.
Bunlardan da
önemlisi , geçen dönemde Oslo’da müzakere edilen önemli bir metin var. Bu metin
içerik bakımından zengin, önerileri bakımından kapsayıcıdır. O metne bağlı kalınarak
yol alınabilir. Müzakere edilmiş olan konular üzerinden yeniden görüşmeler
yapılabilir. Bu metin dikkate alınırsa
yeni müzakerelere ışık tutabilir,
İç
koşullar kadar dış koşulların da uygun olduğunu düşünüyorum.
Elbette
bu sorunun AKP ve Erdoğan eliyle çözülmesini istemeyen güçler de var. Çünkü bu
güçler sorunu çözen Erdoğan’ın dünyadaki barış yapan liderler arasında yer
alacağını bilirler. Bu kesimler Erdoğan’ın böyle bir rol almasını istemezler.
Ancak Erdoğan da sorunu çözmemekte direnerek bu kesimlerin ekmeğine yağ
sürmüyor mu? Burada Erdoğan’ın karar vermesi gereken nokta şu: Dünyada barış
yapmak isteyen lider mi olmak istiyor yoksa Ecevit, Çiller, Yılmaz ve Erbakan
gibi yok olup gitmek mi istiyor?
Kim
çakma bilim adamları, sahte güvenlik uzmanları artık Öcalan’ın PKK üzerinde
etkisinin olmadığını iddia ediyorlar. Bunlar psikolojik savaşın maaşlı
tetikçileridir. Ben de iddia ediyorum ; Öcalan’sız PKK’de yaprak kımıldamaz. Hala Öcalan PKK üzerinde tam
yetkili ve etkilidir. Sadece PKK üzerinde değil halk üzerinde de etkisi en
büyük olan insandır. Kürt hareketine tam hakim olan sayın Öcalan’dır. Öcalan’sız
görüme olmaz, olsa bile sonuç alıcı olmaz, Öcalan’sız barış gerçekleşmez. Bu
böyle biline !
Zaten
BDP de, PKK de muhattap İmralı demiyor mu?
Çok önemli bilgiler var ayrı ayrı not tuttum
YanıtlaSil