20 Şubat 2012 Pazartesi

MAKALE


KCK OPERASYONLARI VE DEMOKRATİK ÖZERKLİK


Çok büyük olaylar bile bazen bir cümlenin içine sığdırılır, bir cümleyle ifade edilir. 21.Mart.1991 tarihinde Dağlıoğlu Mahallesinde yapılan Newroz gösterileri gerekçe gösterilerek Adana Emniyet Müdürlüğünde gözaltındayken işkence yapan polis bana ‘’Sen PKK’lisin, çık dağa savaşalım. Senin burada ne işin var ?’’ diyordu. Ben o gün bu görüşün sırdan bir polisin görüşü olmadığını, devletin legal alanının Kürt hareketi tarafından doldurulmasını istemediğini düşünmeye başladım. O günden sonraki gelişmeler özellikle de son KCK operasyonları bu görüşümün ne kadar doğru olduğunu gösteriyor.  Kürt hareketinin legal alanda yaşadıkları bu durumun kanıtıdır.
Eğer gözlemlerim beni yanıltmıyorsa (ki yanıltmadığına inanıyorum) devlet kürt hareketinin bölünmeyi savunmasını, Türk halkıyla bağ kurmamasını, daralmasını, kitleselleşmemesini, barışı savunmamasını, daha çok siyasallaşmayarak legalleşmemesini istiyor, bunu dayatıyor. Devlet dar askeri alana sıkışmış, dağda ara – sıra eylem yapan, halkla bağı kopan bir kürt hareketini, legalleşmeye çalışan harekete tercih ediyor.
KCK operasyonlarıyla BDP’li belediye başkanı, parti yöneticisi, yazar, gazeteci, Avukat ,… ve nerdeyse BDP’ye   oy veren halkın tutuklanmasını nasıl izah etmek gerekir?
Evet! KCK operasyonlarının en yüksek yoğunlukta yaşanmasının temel nedeni, Kürt hareketinin tümüyle legalleşme çabasıdır. Kürt hareketi KCK eliyle yasal alanı zorluyor ve bu alana yerleşmek istiyor, devlet bütün gücüyle bunu engellemek için  direniyor ve saldırıyor. İşte bundan dolayı KCK operasyonları adı altında kürt aydın, politikacı, sanatçı hatta Türk kökenli aydınlara karşı kamuoyunun vicdanlarını kanatan baskılar yapılıyor.
Peki neden İmralı, Kandil, Oslo görüşmeleri kesilmeyene kadar beklendi ve görüşmeler kesilince operasyon düğmesine basılıdı?
Benim aklıma üç ihtimal geliyor. Birincisi; devlet eğer görüşmeler olumlu geçerse KCK’yi zımmen kabul edecekti. KCK’yi kabullenmek aynı zamanda onun amaçladığı yönetim biçimi olan Demokratik Özerkliği de kabul etmek anlamındadır. Bu konuda devlet MİT eliyle bir zemin yokladı. Görüşmeler olumsuz sonuçlanınca da yeniden savaş konsepti devreye sokuldu. İkincisi; yeni bir Bizans oyunu oynandı, görüşmeler sadece oyalama taktiğiydi, KCK her türlü teknik, fiziki ve diğer yöntemlerle takip edildi. Pratiğe geçilmesi beklendi ve harekete geçildi. Yani; kürtlere kürt hareketi şahsında bir tuzak kuruldu. Üçüncüsü; her iki taktik birlikte uygulandı, bir taraftan projeye zımmen onay verildi, diğer yandan operasyon hazırlığı sürdürüldü.
Öncesi; geleceğin barış projesine  devlet tarafı taktiksel yaklaştı, bu proje küçük hesaplara, ayak oyunlarına alet edildi, güvenlikçi bakış , demokratik bakışa tercih edildi , bunun acısını da hepimiz,  herkes çekiyor.
Peki kıyametin koparılmasına ve kürtlere saldırılmasına neden olan ve öcü olarak gösterilen demokratik özerklik o kadar kötü ve tehlikeli bir proje midir? Nedir, ne değildir?
Bir makale içersinde anlatabileceğim kadar anlatayım.
Demokratik Özerkliğin bölünme anlamına geldiğini söyleyenler ne demokratiklikten ne de özerklikten bir şey anlıyorlar! Kimileri de bilinçlice çarpıtıyor. Hemen belirteyim, demokratik özerklik bölünme değil, çeşitli politikalar sonucu zaten bölünmüş olan Anadolu – Mezopotamya uygarlıklarının kardeşleştirilmesi ve birleştirilmesidir. Büyük bir birlik projesidir. Halklarımızın gönüllü, eşitçe bir arada yaşama güvencesidir.
Kürtler neden birlikten yana?
                Devlet kurma amaçlı politikanın gerçekçi, reel olmaması bir yana, bu amaç üst sınıfların talebidir. Bağımsız devlet kurma tüm ulusların hakkı olmasına rağmen gelinen noktada kürt emekçi ve yoksul sınıfların böyle bir talebi yoktur. Bu kürt hareketinin açıklamalarına ve pratiğine de yansıyor. Yani, ulusların kendi kaderlerini tayin hakkı her zaman ve her hâlükârda ayrılma biçiminde olmayabilir. Demokratik özerklik birlikte yaşama seçeneğinin en kolay ve ulaşabilir yoludur, gerçekçidir, reeldir, uygulanabilirdir.
                Bir önemli nokta da, kürt hareketinin demokratik özerkliği Türkiye’nin her yeri için istemiş olmasıdır. Bu talep sadece kürtler için değil, Türkiye’nin her yeri için isteniyor. Diyarbakır kadar Trabzon da Edirne de… Özerk ve demokratik olacaktır.
                Bu projeyi eleştirenlerin hiç birinin projesi yok ve boş konuşuyorlar. Madem eleştiriyorsunuz, sizin projeniz nedir?
                Sonuç; diyelim ki savaş yoğunlaştı ve iç savaş boyutuna ulaştı. Bu yüzbinlerin hatta milyonların ölmesi demektir. Milyonlar yaşamını yitirdi ve bağımsız bir devlet kuruldu. O bağımsız devleti kuranlar derin devleti oluşturdu ve anti-demokratik uygulamalar hat safhaya ulaştı. Bu kez de devleti demokratikleştirmek için milyonların ölmesi gerekir.
                Bunca insanın ölmesine gerek olmadan aynı sınırlar içinde adil, demokratik, eşit ve özgürce yaşanacaksa ve bu mümkünse demokratik özerklik neden olmasın? Herkes bir kez daha düşünsün! 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder