13 Şubat 2012 Pazartesi

MAKALE

SARAY SAVAŞLARINI KİM KAZANACAK
T.C.’nin Osmanlıdan kopuş söylemi büyük bir yalan ve çarpıtmadır. T.C. Osmanlının gelenek ve göreneklerini, kurumlarını, kadrolarını, saray savaşlarını v.b. gibi birçok alt ve üst yapı kurumlarını devralmıştır. Ancak 1923’te kurulan çarpık rejimin yöneticileri, Osmanlı’yı yıkarak yeni bir Cumhuriyet kurduklarını, Cumhuriyet’in Osmanlı’dan farklı bir yönetim biçimi olduğunu tekrarlayarak propagandasını eğitim, basın, yayın gibi yollarla belleklere yerleştirmeye çalıştılar. Osmanlının Teşkilat-ı Mahsusası MİT, Hamidiye Alayları koruculuk , İstiklal Mahkemeleri  Özel Yetkili Mahkemeler olarak devam ediyor.
Biraz açarsak; Emniyet Müdürlüğü binalarının önünden geçerseniz binalarının tepesinde, büyük harflerle ‘’Polis Teşkilatının 168. Yılı’’ yazısını görürsünüz. Peki, 89 yıl önce kurulan cumhuriyetin Emniyet Kurumu nasıl 168 yaşında olur? Askeri binalar, Tapu Kadastro , Maliye ve daha bir çok kurum binalarının önünde benzer yazıları görmek mümkündür.
Hala sürdürülen Koruculuğun atası olan Hamidiye alayları da kimi ağa, bey ve aşiret reislerine ayrıcalık tanımış, onları ermeni, alevi ve hatta kürt halkının genel çıkarlarına karşı kullanmışlardır. İşlevsel olarak hemen hemen koruculuğun taa kendisidir. Kürt halkını Osmanlıya bağlamanın organları olarak görev almışlardır. Şimdiki koruculuğun bundan başka rolü nedir? Bugün nasıl sürmektedir?

Osmanlının ‘’kardeş’’, ve ‘’evlat katli’’ benzerleri sadrazamların büyük çoğunluğunun komplolarla tasfiye edilmesinin benzerleri bugünde de aynı sürmüyor mu? Son kürt isyanı bu devlet içi savaşları ayyuka çıkarmıştır. Geçmişte başka konular üzerinden süren devlet içi çekişme, çatışma ve tasfiyeler günümüzde kürt sorunu ve kürt hareketi düzleminde yoğunlaşarak sürmektedir. ‘’Saray Savaşlarının’’ kürt sorunu bağlantılı etabının ilk kurbanları Özal, Eşref Bitlis, Bahtiyar Aydın, Rıdvan Özden, Cem Ersever ve daha niceleri olmuştur. Kürt sorunun demokratik yöntemle çözülmeyişi Demirel’i, Ecevit’i, Çiller’i, Mesut Yılmaz’ı bitirdi. Şimdi ise savaş devam ederse başkalarını, başta Erdoğan’ı bitirmeye adaydır.
Yine Osmanlı İmparatorluğunun Kafkaslarda ve Balkanlarda Turancılığı yaymak için oluşturduğu Teşkilat-ı Mahsusa, cezalarını affettiği mahkûmları cezaevinden çıkararak birçok cinayet ve katliamda kullanmıştır. Muhaliflere karşı komplolar düzenlemiş ve entrikalarla tasfiye edilmiştir. Bu örgütün devamı olarak Karakol, Milli Emniyet Teşkilatı, günümüzde MİT olarak aynı işlevi görmektedir. Bir çok aydın, yazar ve muhalif MİT tarafından komplolarla tasfiye edilmiştir. Atatürk’ün evinin yakılarak Rumların tasfiye edilmesine zemin hazırlanması Nazım Hikmet ve nice muhalif kimi yazarların tutuklanması, Sabahattin Ali’nin katledilmesi ve benzeri birçok hukuk dışı uygulamaya ve ince provokasyona bu kurum imza atmıştır. MİT’in son PKK görüşmesi hanesine yazılacak olan en olumlu iştir.
Herhalde Osmanlıdan devralınmayan tek şey, Çok kültürlülüğü, renkliliği, zenginliği olduğu kabul etmektedir. Osmanlı’dan arta kalan halklar mozaiği bir potada eritilmeye daha 1923’den itibaren başlamış ve zengin kültürel miras bastırılarak Anadolu Coğrafyası çoraklaştırılmıştır.
Devlet içi çatışmayı tetikleyen ve su yüzüne çıkaran Kürt sorunu ve PKK olgusudur. MİT Müsteşarı ve Bazı MİT’çilerin yargılanmak istenmeleri, KCK davasıyla bağlantılandırılmaları bu durumu göstermeye yetmiyor mu? Devlet içi devletçiklerin kavgaları önümüzdeki süreçte yoğunlaşarak devam edeceğe benziyor. Yani Osmanlı’dan devralınan ‘’saray meydan savaşları’’ bütün çıplaklığıyla sürüyor.
Bence MİT’çilerin yargılanmaya çalışılmasının nedeni, bundan sonra PKK ile görüşecek ve demokratik seçeneği kullanacak olanlara gözdağı verilmek istenmesidir. Yine bence MİT tarihinde belki ilk defa doğru b ir iş yapmış ve PKK ile görüşerek kendi tarihine zıt demokrasi mücadelesine olumlu bir katkı yapmış, akan kanın durdurulması için çaba harcanmıştır. ama bu olumlu katkı demokrasi  karşıtı güçleri çok kızdırmıştır.
Hani derler yaa’’tarih tekerrürden ibarettir’’ işte Cumhuriyet tarihinin tamamına yakını Osmanlı tarihinin tekerrürü ve bugünkü versiyonudur denilebilir.
‘’Saray savaşlarını’’ ister Erdoğan, İster Gülen, İster Emniyet, ister MİT kazansın, savaşın gerçek galibi kürt demokratik muhalefeti ve Türkiye demokrasi mücadelesi olacaktır. Önümüzde ki süreç demokrasi mücadelesinin olacaktır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder