25 Mart 2012 Pazar

MAKALE


SAHİBİNİN YALANCISI BASIN VE MEDYA

                Türk egemenlik rejiminin psikolojik savaş tetikçiliğini basın ve medya üstlenmiştir. Manşetleri, haber başlıklarını, makale ve haber içeriklerini belirleyen rejimin ihtiyaçlarıdır. Bu haksız, hukuksuz, adaletsiz rejimin ihtiyacı ise; olayları ve olguları çarpıtarak ters-yüz etmek, haksızı haklı, adaletsizi adaletli, yanlışı doğru göstermektir. Basın ve medya’ ya bu rol başından itibaren verilmiştir. Onlar da bu rolünü benimsemiş ve gereğini pratikte fazlasıyla yerine getirmektedirler.
                Basın ve medya patronları bu rolü oynayarak, yerine getirirken rejime olan diyet borçlarını ödemektedirler. Çünkü Türk basını ve medyası rejimin arpalıklarından beslenmektedir. Bunun karşılığında da sahibinin (yani rejimin) sözü, gözü, kulağı ve yalancısı olmaktadır. Öyle ki; rejimin yargılamak istediklerini, hızlı davranarak yargılamakta, cezalandırmak istediklerini mahkemelerden önce cezalandırmakta, katletmek istediklerini katillerden önce katletmekte, işkenceciden hızlı hareket ederek işkenceye tabi tutmakta, bölmek istediğini jet hızıyla bölmektedirler.
               
               

17 Mart 2012 Cumartesi

MAKALE


HÜKUMET VE BASINDAN İNCİLER

Kürt halkı dünyada dostu az olan halktır. Ama halkımızın öyle bir dostu var ki, bütün mazlum halklara böyle bir dost nasip olsun dilerim. Bu dost değerli bilim adamı, sosyolog, Kürtlerin SARI HOCA’ sı İsmail Beşikçi’dir. Halkın bilinçlenmesinde, yurtseverlik bilincinin gelişmesinde emeği inkar edilmez İsmail Hoca’nın. Bundan dolayı Kürtler onu çok seviyor ve son derece saygı duyuyor.



Hoca ile üç kez Ankara Ulucanlar cezaevinde aynı koğuşta bulunma onurunu, onu tanıma şerefini kazanmış, ondan çok şey öğrenmiş biriyim. Hoca hep yazdığı için onunla yemek aralarında sohbet etme fırsatı buluyordum. Bir seferinde önünde saygıyla eğilerek ‘’ hocam sizin 1969’da yazdıklarınızla 1994’de yazdıklarınız aynı, değişen bir şey yok ‘’ dedim. Hoca da bana ‘’1969’un sorunlarıyla, 1994’ün sorunları aynı, bir şey değişmedi ki ben de değişik bir  şeyler yazayım’’ dedi. Elbette İsmail Hoca çok haklıydı. Bakıldığı zaman bir arpa boyu yol kat edilemediğinden yine benzer şeyler yazıyoruz. Şimdi yazdığım yazı da öncekilere benzeyebilir. Dostlar kusura bakmasın.

7 Mart 2012 Çarşamba

MAKALE

                                                            
  SOYADINDA TÜRKLEŞTİRME ve SOSYOLOJİ KATLİAMI

            Haksızlık ve adaletsizliğe uğrayan, açlık ve yoksulluk çeken, eşitlik ve özgürlükten yoksun olanların gülmesi biraz zordur. Gülmeyi unutan bu kesimleri bazen bir fıkra, bazen bir hikaye , bazen bir film, bazen de başka bir sanat eseri güldürür.
           
          Aziz Nesin, yazdığı hikayelerle kendi döneminde yaşayan bu kesimlerin   imdadına yetişen insan oldu ve onların gülmesini sağladı. İlyas Salman, Kemal Sunal filmleri de  aynı kategoride değerlendirebilir.

            Aziz Nesin’in yazdığı hikayelerden biri beni hem güldürdü hem de düşündürerek kafamda soru işaretlerinin oluşmasına neden oldu. Bu hikaye, benim küçücük bir araştırmaya yönelmeme de neden oldu.

              Bakınız bu araştırma beni nerelere götürdü !